H. pylori: Bağırsak Mikrobiyotamıza Etkileri

H. pylori: Bağırsak Mikrobiyotamıza Etkileri

 


 Dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen Helicobacter pylori (H. pylori) enfeksiyonu, midemizden çok daha fazlasını etkiliyor: bağırsak mikrobiyotamızı. Bu detaylı blog yazısında, H. pylori'nin bağırsak sağlığımıza nasıl zarar verdiğini, tedavi sürecinde kullanılan antibiyotiklerin ve mide koruyucuların uzun vadeli potansiyel yan etkilerini, bilimsel kaynaklara dayanarak inceliyoruz. Bağırsak sağlığınızı korumak için bilinçli tedavi ve proaktif önlemler hakkında bilgi edinin.

Mide Hastalığından Bağırsak Sağlığına – H. pylori'nin Geniş Etki Alanı




Helicobacter pylori (H. pylori), dünya nüfusunun yaklaşık yarısını enfekte eden, gastrik kanser için bilinen en güçlü risk faktörü olan yaygın bir Gram-negatif bakteridir

Peptik ülserler, kronik gastrit gibi mide hastalıklarıyla doğrudan ilişkilendirilse de, H. pylori'nin etkileri midemizle sınırlı kalmayıp, bağırsak mikrobiyotamızı (bağırsak florası) ciddi şekilde olumsuz etkileyerek genel bağırsak sağlığımıza zarar verdiği giderek daha fazla anlaşılmaktadır Dahası, bu enfeksiyonu tedavi etmek için kullanılan antibiyotikler ve mide koruyucular (Proton Pompa İnhibitörleri - PPİ'ler) de bağırsak mikrobiyotasında önemli değişikliklere yol açabilen ve çeşitli sistemik yan etkileri olan güçlü ilaçlardır

H. pylori Enfeksiyonunun Bağırsak Mikrobiyotasına Verdiği Hasar

H. pylori, aslen bir mide bakterisi olmasına rağmen, bağırsak mikrobiyotasını hem dolaylı hem de doğrudan mekanizmalarla etkileyerek hassas dengeyi bozar:

Mide Asit Bariyerinin Zayıflaması

Normalde midenin güçlü asitliği (pH 2), sindirim sistemine giren çoğu zararlı bakteriyi yok ederek bağırsaklara geçişlerini engeller.  Ancak H. pylori, üreaz enzimi sayesinde üreyi amonyağa dönüştürerek kendi çevresinde daha alkali bir mikroçevre oluşturur ve bu sayede midede hayatta kalabilir Bu durum, midenin asitliğini düşürerek hipoklorhidriye yol açabilir.

Hipoklorhidri, normalde mide asidinde hayatta kalamayacak olan asit-duyarlı patojenik bakterilerin bağırsaklara geçişine ve burada kolonize olmasına olanak tanır Bu istenmeyen bakteri göçü, bağırsak ekosisteminde dengesizliğe yol açan önemli bir faktördür.

Sistemik İnflamasyon ve Geçirgen Bağırsak Sendromu ("Leaky Gut")



 H. pylori enfeksiyonu sadece midede lokal bir inflamasyon (iltihaplanma) yaratmakla kalmaz, aynı zamanda pro-inflamatuar sitokinlerin (örneğin interlökin-17A, gama interferon) salınımı yoluyla sistemik bir inflamatuar yanıtı da tetikler Bu düşük dereceli kronik inflamasyon, bağırsak bariyerinin geçirgenliğini artırarak geçirgen bağırsak sendromu gelişimine katkıda bulunur.

Geçirgen bağırsak durumunda, bağırsak duvarındaki enterositler arasındaki sıkı bağlantılar (tight junctions) gevşer Bu durum, normalde kana karışmaması gereken sindirilmemiş gıda parçacıkları, bakteri toksinleri (lipopolisakkaritler - LPS) ve bağırsak florasının artıkları gibi moleküllerin kan dolaşımına sızmasına neden olur. Bağışıklık sistemi bu "yabancı" maddelere karşı sürekli savaş açarak otoimmüniteye zemin hazırlayabilir

Özellikle H. pylori'nin CagA virülans faktörüne sahip suşları, bağırsak mukozal bütünlüğünü bozarak ve IFNg kaynaklı epitelyal hasarı artırarak geçirgen bağırsağı şiddetlendirebilir

Disbiyozis



H. pylori enfeksiyonu, bağırsak mikrobiyotasının bileşiminde doğrudan ve genellikle zararlı değişikliklere yol açarak disbiyozise neden olur Bu değişiklikler, faydalı bakteri popülasyonlarının azalması ve potansiyel olarak zararlı türlerin artmasıyla karakterize edilir:

  Zararlı/Pro-karsinojenik Bakterilerin Artışı



Hayvan modellerinde, H. pylori enfeksiyonu ile bağırsakta Akkermansia spp. ve Ruminococcus spp. gibi mukus tabakasını parçalayan türlerin bolluğunda artış gözlemlenmiştir Mukus tabakasının bozulması, bağırsak bariyerini zayıflatarak inflamasyonu ve tümör gelişimini teşvik edebilir İnsan çalışmalarında, H. pylori pozitif hastalarda Prevotellaceae ve fakültatif patojen Haemophilus gibi pro-karsinojenik taksonların bolluğunda artış tespit edilmiştir  Ayrıca Succinivibrio, Coriobacteriaceae, Enterococcaceae bacterium RF39 ve Rikenellaceae gibi artan bağırsak bariyeri bozulması ve kolorektal kanser (CRC) gelişimi riskiyle ilişkilendirilen taksonlar da H. pylori pozitif hastalarda yükseliş göstermiştir.

Çocuklarda H. pylori'ye bağlı gastrit durumunda, Gram-negatif ve LPS üreten Betaproteobacteria, Lactobacillales ve Streptococcus gibi türlerin bolluğu artmıştır

    ◦ Faydalı Metabolit Üreten Bakterilerin Azalması

 H. pylori enfeksiyonu, kısa zincirli yağ asitleri (SCFA: bütirat, propiyonat, asetat) üreten Pseudofavonifractor, Alistipes ve Fusicatenibacter gibi faydalı bakterilerin seviyelerini düşürmektedir SCFA'lar, bağırsak bariyerinin bütünlüğünü koruyan, anti-inflamatuar etki gösteren ve konakçı metabolizması için faydalı olan önemli metabolitlerdir Bu türlerin azalması, bağırsak bariyerini zayıflatabilir ve inflamasyonu artırabilir.

Metabolik Bozukluklar ve Kolorektal Kanser (CRC) Riskiyle Bağlantı

 H. pylori'nin bağırsak mikrobiyotasında neden olduğu bu değişiklikler, obezite, tip 2 diyabet ve hormon modülasyonu gibi metabolik bozukluklarla da ilişkilendirilmiştir Bu metabolik bozukluklar, kendi başına CRC riskini artırdığı için, H. pylori enfeksiyonunun bağırsak mikrobiyotası üzerindeki zararlı etkisi, CRC gelişimine dolaylı yoldan katkıda bulunan karmaşık bir zincirin halkasını oluşturmaktadır




 

2. H. pylori Tedavisinde Kullanılan Antibiyotiklerin Bağırsak Mikrobiyotası Üzerindeki Yan Etkileri





H. pylori'nin tedavisi genellikle proton pompa inhibitörleri (PPİ'ler) ile birlikte iki veya daha fazla antibiyotik içeren kombinasyon tedavileriyle yapılır Bu antibiyotikler, enfeksiyonu hedef alırken, bağırsak mikrobiyotasımız üzerinde de önemli etkilere sahiptir

Genel Disbiyozis ve Çeşitlilik Azalması

 Antibiyotikler, hedef bakterileri öldürmenin yanı sıra, bağırsak mikrobiyotasındaki faydalı bakterileri de ayrım gözetmeksizin yok ederek genel mikrobiyal çeşitliliğin azalmasına (disbiyozis) yol açar Bu durum, antibiyotik direncine yatkın bir ortam oluşturur

Bakteriyel Kompozisyonda Değişiklikler

    ◦ Kısa Vadeli Etkiler

 Çoğu çalışma, H. pylori eradikasyon tedavisinin bağırsak mikrobiyotasında sadece kısa süreli değişikliklere yol açtığını ve mikrobiyotanın genellikle birkaç hafta ila bir yıl içinde iyileştiğini göstermektedir .

Özellikle Bacteroidetes ve Actinobacteria bolluğunun azaldığı, Proteobacteria bolluğunun arttığı bildirilmiştir

    ◦ Uzun Vadeli ve Kalıcı Değişiklikler

 bazı insan çalışmaları, H. pylori eradikasyonunun uzun süreli ve potansiyel olarak zararlı etkilerini de gözlemlemiştir. Örneğin, İsveçli bir kohortta, bağırsak mikrobiyotasındaki değişikliklerin H. pylori eradikasyonundan sonra 4 yıla kadar devam ettiği belgelenmiştir, ancak örneklem büyüklüğü nedeniyle istatistiksel analiz yapılmamıştır Diğer çalışmalarda ise Bacteroidetes ve Actinobacteria gibi faydalı türlerde azalmalar ve Proteobacteria gibi potansiyel olarak zararlı türlerde artışlar, tedaviden sonra 6 ila 18 aya kadar devam edebilir

    ◦ Spesifik Bakteriyel Kaymalar

        ▪ Azalan Faydalı Bakteriler

 Bifidobacterium gibi probiyotik bakteriler (özellikle B. adolescentis ve B. longum), Lachnospiraceae, Ruminococcaceae, Eubacteriaceae, Faecalibacterium, Roseburia ve Phascolarctobacterium gibi SCFA üreten bakterilerin seviyeleri antibiyotik tedavisinin kısa vadede olumsuz etkilendiği gösterilmiştir  Bu bakteriler bağırsak bariyerinin korunması, immün sistem modülasyonu ve karbonhidrat metabolizmasında önemli roller oynar

        ▪ Artan Zararlı Bakteriler

 Escherichia, Proteus, Morganella, Serratia, Klebsiella ve Streptococcus gibi potansiyel olarak zararlı bakterilerin göreceli bolluğu antibiyotik tedavisi sonrası artış göstermiştir Özellikle Proteobacteria filumu, eradikasyon tedavisi sırasında yan etkilere neden olan birçok patojeni içerir ve artışı yan etkilerin gelişiminden kısmen sorumlu olabilir

Antimikrobiyal Direnç Gelişimi

 Antibiyotik tedavisi, bağırsak mikrobiyotasındaki antibiyotik direnç genlerinin (ARG'ler) sayısının hızla artmasına yol açar Bu genler, yatay gen transferi (HGT) yoluyla diğer bakterilere yayılabilir Bacteroides gibi türler beta-laktam ve tetrasiklinlere karşı yüksek direnç oranları gösterirken, Akkermansia muciniphila gibi türler kinolonlara direnç kazanabilir Bu durum, gelecekteki enfeksiyonların tedavisini zorlaştırabilir ve küresel bir sağlık sorunudur

 

3. H. pylori Tedavisinde Kullanılan Mide Koruyucuların (PPİ'ler) Uzun Süreli Yan Etkileri

Proton pompa inhibitörleri (PPİ'ler), H. pylori eradikasyon tedavisinde antibiyotiklerle birlikte sıklıkla reçete edilen, mide asidi üretimini güçlü bir şekilde baskılayan ilaçlardır  Kısa süreli kullanımları genellikle güvenli kabul edilse de, uzun süreli kullanımları çeşitli potansiyel yan etkilerle ilişkilendirilmiştir

Pnömoni (Toplum Kaynaklı Pnömoni)

 PPİ'ler mide asidini azalttığı için, asit-duyarlı patojenik bakterilerin midede koloni oluşturmasına olanak tanıyabilir. Bu bakterilerin solunum yollarına aspire edilmesi (kaçması) pnömoni riskini artırabilir Meta-analizler, PPİ kullanımıyla pnömoni riskinde %27'ye varan artış bildirmiştir

Demans ve Alzheimer Hastalığı

 Uzun süreli PPİ kullanımının, beta-amiloid birikimine yol açan V-ATPaz gibi süpürücü enzimlerin aktivitesini engelleyerek demans ve Alzheimer hastalığı riskini artırabileceği hipotezi öne sürülmüştür Bazı çalışmalar, PPİ kullananlarda demans riskinde %38'e, Alzheimer hastalığı riskinde ise %44'e varan artış olduğunu göstermiştir

B12 Vitamini Eksikliği

 PPİ'ler, mide asidi üretimini engelleyerek B12 vitamininin yiyeceklerden salınımını ve emilimini azaltabilir İki yıldan fazla PPİ kullanan hastalarda B12 vitamini eksikliği riskinde %65'e varan artış bildirilmiştir Hindistan'da yapılan bir çalışmada, pantoprazolün metformin ile birlikte kullanımında B12 eksikliği gözlemlenmediği belirtilmiştir, ancak bu bulguların genellenebilirliği için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır

Kemik Kırıkları

 Uzun süreli PPİ kullanımının, kalsiyum emilimini azaltarak kemik kırığı riskini artırabileceği belirtilmiştir [Kaynak 5: 206]. Meta-analizler, herhangi bir bölgede kırık riskinde %33'e, omurga kırığı riskinde ise %58'e varan artışla ilişki bulmuştur.

Bilinçli Uygulama ve Mikrobiyota Desteği

H. pylori enfeksiyonu, midemizdeki lokal etkilerinin ötesinde, bağırsak mikrobiyotamızı değiştirerek ve sistemik inflamasyonu tetikleyerek bağırsak sağlığımıza ve genel metabolik dengemize önemli zararlar verebilir.  

H. pylori tedavisinde kullanılan antibiyotikler ve mide koruyucular (PPİ'ler) ise, enfeksiyonu başarıyla ortadan kaldırmanın yanı sıra, bağırsak mikrobiyotasında kısa veya uzun vadeli değişikliklere yol açabilir ve çeşitli sistemik yan etkileri beraberinde getirebilir. Bu risklerin çoğu gözlemsel çalışmalarla gösterilmiş olsa da, dikkatli ve bilinçli kullanım gerekliliği ortadadı




Probiyotik ve Prebiyotik 

Antibiyotik tedavisi sırasında ve sonrasında Lactobacillus ve Bifidobacterium gibi probiyotikler ile inülin veya fruktooligosakkaritler (FOS) gibi prebiyotiklerin kullanılması, antibiyotik kaynaklı disbiyozisin hafifletilmesine ve bağırsak mikrobiyotasının sağlıklı bir dengeye ulaşmasına yardımcı olabilir

Probiyotikler, antimikrobiyal bileşikler üreterek ve patojenlerle rekabet ederek bağırsak bariyeri bütünlüğünü iyileştirebilirken prebiyotikler faydalı bakterilerin büyümesini destekler ve kısa zincirli yağ asitleri (SCFA) üretimini artırır


PPİ Kullanımında İhtiyatlılık

 Mide koruyucuların uzun süreli kullanımı gerektiğinde, potansiyel yan etkiler konusunda dikkatli olunmalı, düzenli takip yapılmalı ve mümkün olan en düşük etkili doz ve en kısa süre tercih edilmelidir

Yaşam Tarzı ve Beslenme Düzenlemeleri

Bağırsak mikrobiyotasının sağlığını desteklemek ve H. pylori enfeksiyonunun olumsuz etkilerini azaltmak için rafine şeker, işlenmiş gıdalar ve alkolden uzak duran, liften zengin bir diyetin benimsenmesi önemlidir Stres yönetimi, düzenli uyku ve egzersiz de bağırsak-beyin eksenini destekleyerek genel sağlığa katkıda bulunur

ÖNEMLİ UYARI !!!

TEŞHİS VE TEDAVİ YERİNE GEÇMEZ, DOKTORUNUZA DANIŞMADAN TEDAVİNİZİ DEĞİŞTİRMEYİN

H. pylori enfeksiyonu ve tedavisinin bağırsak mikrobiyotası üzerindeki karmaşık etkilerini daha iyi anlamak için ileri düzeyde araştırmalara ihtiyaç vardır Bu sayede, hem enfeksiyonu etkili bir şekilde tedavi edebilir hem de bağırsak sağlığımızı ve genel esenliğimizi koruyabiliriz.

KAYNAKLAR

Bhatnagar, M. S., Choudhari, S., Pawar, D., & Sharma, A. (2024). Long-Term Use of Proton-Pump Inhibitors: Unravelling the Safety Puzzle. Cureus, 16(1), Article e52773. https://doi.org/10.7759/cureus.52773

Lathakumari, R. H., Vajravelu, L. K., Satheesan, A., Ravi, S., & Thulukanam, J. (2024). Antibiotics and the gut microbiome: Understanding the impact on human health. Medicine in Microecology, 20, Article 100106. https://doi.org/10.1016/j.medmic.2024.100106

Martin-Nuñez, G. M., Cornejo-Pareja, I., Clemente-Postigo, M., & Tinahones, F. J. (2021). Gut Microbiota: The Missing Link Between Helicobacter pylori Infection and Metabolic Disorders? Frontiers in Endocrinology, 12, Article 639856. https://doi.org/10.3389/fendo.2021.639856

 

Daha yeni Daha eski

GIDA TAKVİYELERİ İÇİN

GIDA TAKVİYELERİ İÇİN