Pangastrit Nedir? Mide Yanması, Asit Azlığı ve Sindirim Sisteminin Çöküşü
“Pangastrit bu kadar ağrı yapar mı ki?”
Bu soru, son zamanlarda danışanlarımızdan en çok duyduğumuz sorulardan biri haline geldi.
Çünkü ağrı yalnızca midenin üst kısmında sınırlı kalmıyor; karın çevresine, bağırsaklara ve hatta göğüs kafesine kadar yayılabiliyor.
Ancak bu yaygın rahatsızlık hissi, çoğu zaman sadece “gastrit” kelimesiyle geçiştiriliyor.
Gerçekte ise pangastrit, klasik anlamdaki gastritin çok daha ilerlemiş ve yaygın bir formudur.
Pangastrit Nedir?
Tıpta “pan” öneki, bir durumun tamamına yayıldığını ifade eder.
Gastrit, midenin iç yüzeyini kaplayan mukozanın iltihaplanmasıdır.
Pangastrit ise bu iltihabın yalnızca bir bölgeyle sınırlı kalmadığını, antrum, fundus ve korpus dahil olmak üzere tüm mide mukozasında görüldüğünü ifade eder.
Bu durum, midenin asit üretme kapasitesini doğrudan etkiler.
Bazı kişilerde mide asidi artabilirken, kronik pangastrit vakalarında tam tersi gelişir:
Hipoasidi — yani mide asidinin fizyolojik seviyelerin altına düşmesi.
Hipoasidi Ne Demek?
Birçok kişi mide sorunlarını “asit fazlalığı” zannederken aslında asit eksikliği yaşıyor olabilir.
Oysa mide yalnızca asit üreten bir organ değildir.
Aynı zamanda sindirimi başlatan, proteinlerin parçalanmasını sağlayan, besinlerin bağırsakta emilimini hazırlayan kompleks bir sistemdir.
Mide asidi düşük olduğunda:
-
Gıdalar midede yeterince parçalanamaz.
-
Pepsin enzimi aktifleşemez, bu da özellikle protein sindirimini bozar.
-
Yeterince sindirilmeyen gıdalar bağırsakta bakterilerle karşılaşıp fermantasyona yol açar.
Bu süreç sonunda kişi;
şişkinlik, aşırı gaz, baskı hissi, geğirme, bulantı, yemek sonrası dolgunluk ve mide çevresinde yaygın rahatsızlık yaşar.
Gün geçtikçe bu şikâyetler yalnızca fizyolojik değil, psikolojik bir baskıya da dönüşür:
Kişi açlık hissini tanıyamaz, yemek yemekten kaçınır çünkü yediğinde nasıl hissedeceğini artık ezbere bilmektedir.
Düşük Mide Asidi ve Emilim Bozuklukları
Pangastrit kaynaklı hipoasidi yalnızca sindirimi değil, vücutta besin emilimini de olumsuz etkiler.
Özellikle demir, B12 vitamini, çinko ve magnezyum gibi elementler, ince bağırsağa geçmeden önce asidik ortamda çözünmek zorundadır.
Asit azlığı bu çözünmeyi engeller ve vücutta eksiklik belirtileri gelişir.
Bu eksiklikler;
halsizlik, baş dönmesi, beyin sisi, konsantrasyon bozuklukları, çarpıntı ve uyku bozuklukları gibi semptomlarla kendini gösterir.
Kişi “bir yorgunluk var ama nedenini bulamıyorum” demeye başlar.
Pangastritin Nedenleri Nelerdir?
Pangastrit genellikle uzun süreli mide streslerinin sonucudur.
Bu streslere katkı sağlayan faktörler arasında:
-
Helicobacter pylori enfeksiyonu
-
Uzun süreli NSAİİ (ağrı kesici) kullanımı
-
Kronik stres
-
Sigara ve alkol tüketimi
-
Gıda hassasiyetleri ve bağırsak florası bozuklukları
ön plandadır.
Klinik olarak ise en çok şu belirtiler gözlenir:
-
Yemek sonrası baskı hissi
-
Sürekli şişkinlik
-
Midede kazınma ve yanma hissi
-
Göğüs kafesine vuran ağrılar
-
Gün boyu süren ama açıklanamayan mide huzursuzluğu
Çözüm: Mideyi Dinlemek ve Bütüncül Destek Vermek
Pangastrit bir teşhis değil, bir dönüşüm sürecidir.
Midenin artık alarm verdiğini gösteren çok katmanlı bir sorundur.
Ve bu nedenle yalnızca “ne yediğiniz” değil, ne zaman, nasıl ve ne hissettiğiniz önemlidir.
Sindirim sistemi tek başına işlemeyen, fiziksel ve duygusal yüklerden etkilenen bir ekosistemdir.
Bu yüzden biz danışmanlık sürecimizde yalnızca bilgi sunmuyoruz — aynı zamanda size özel bir gözlem süreci başlatıyoruz.
Bütüncül Bir Bakış İçin Ne Yapılabilir?
-
Mide asidinin dengelenmesi
-
Emilim bozukluklarının giderilmesi
-
Toksin yükünün azaltılması
-
Strese bağlı mide yanıtlarının çözülmesi
-
Doğru besinlerin doğru zamanda alınması
-
Ve mideyi destekleyen doğal desteklerin kullanılması (bentonit, lactoferrin, kurkuminli bentonit, alkali su)
Unutmayın, mide sadece yemekleri değil, hayatın hızını da sindirmek zorundadır.
Ve bazen en fazla susan yeriniz, mideniz olabilir.
Ama iyi haber şu: O sesi duymayı öğrendiğinizde, iyileşme de onunla birlikte başlar.